Çağlar Kuzlukluoğlu ile Fon Saati
Haluk Özek
İnfina Yazılım Yönetim Kurulu Üyesi ve İnfina’nın spin-off’u Öneriver Kurucu Ortağı Haluk Özek, Bloomberg HT kanalında canlı yayınlanan Çağlar Kuzlukluoğlu ile Fon Saati programına konuk oldu. Programda konuşulanları sizler için derledik.
Programın tamamını izlemek için tıklayın.
Dünya ile kıyasladığında Türkiye’nin nasıl bir fon evreni var? Türkiye’de fon yönettirmenin ya da yatırımını fona emanet etmenin dünyaya kıyasla avantajları neler?
Türkiye’de yatırım fonu dünyası, dünyaya kıyasla oldukça gelişmiş durumda. Global piyasalarda borsa yatırım fonları (ETF’ler) biraz daha ön plandayken Türkiye’de yatırım fonlarının bireysel yatırımcılar tarafından daha çok tercih edildiğini görebiliyoruz. Bu noktada yatırım fonları tarafında bireysel yatırımcı açısından aslında pek çok fayda olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, yatırımcının oldukça düşük bir birim ücreti ödeyerek profesyonel portföy yönetimi hizmetinden faydalanması bunlardan bir tanesi. Bunun temel nedeni de her bir yatırım fonunu yöneten bir fon yöneticisinin olması ve bu fonun yatırım kararlarının o yönetici tarafından alınıyor olması. Yönetim ücreti ise zaten günlük olarak fonun birim pay fiyatına yansıtılıyor ve böylece yatırım fonlarının da fiyatları oldukça düşük oluyor. Bu sayede bireysel yatırımcılar, bir fona genellikle düşük ücretlerle yatırım yapabiliyor. Ayrıca bireysel yatırımcı, profesyonel yöneticilerin de aldıkları doğru kararlardan faydalanmış oluyor. Bunun da örneklerini pek çok yerde görebiliyoruz. Örneğin yatırımcı, gram altın almak yerine bir altın fonuna yatırım yaptığı zaman genellikle daha çok getiri elde ediyor. Bu durumun benzerini mevduata oranla likit fonlarda veya hisse senedi fonlarında görebiliyoruz. Öte yandan şu anda Türkiye, volatil bir ülke. Dünyaya baktığımızda da bireysel yatırımcı için yatırım evreninin daha da zor olduğu göze çarpıyor. Bu noktada da bireysel yatırımcılar değişken fonlar gibi fonlara yatırım yaparak daha da doğru yatırım kararları alabiliyorlar.
Bu sürecin bir de ekranı açtığımızda gördüğümüz renkler, yaptığımız parmak hamleleri içeren operasyonel kısmı var. Kurum bazlı ya da yönetici bazlı olarak burada neler yapıyorsunuz? Şu anki koşulları ve amaçları göz önünde bulundurarak biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
Bu noktada ben kısaca İnfina Yazılım ve Öneriver’den bahsetmek isterim. İnfina Yazılım, yaklaşık 30 yıldır Türkiye’deki finans kurumlarına yazılım hizmeti veren ve neredeyse Türkiye’deki tüm finans kurumlarıyla çalışan bir şirket. Şu anda da 450’nin üzerinde canlıda uygulamamız bulunuyor. Bu işin bir görünen tarafı var, bir de arka planı var elbette. Arka planda yatırım fonları tarafına baktığımızda, -ki burada hem yatırım fonları hem de bireysel emeklilik fonlarından bahsedebiliriz- bu fonların günlük işlemlerinin yapılması, trade işlemlerinin, birim fiyatlarının hesaplanması, arka taraftaki tüm muhasebeleşme işlemleri gibi işlemler, İnfina Yazılım’ın ürünleri tarafından gerçekleştirilebiliyor. İşin tabii ki çok önemli olan “veri” boyutunda da yine fona dokunan tüm kurumlar (fonu kuran ve yöneten portföy yönetim şirketleri, bunların satış kanalları olan bankalar ve aracı kurumlar) İnfina Yazılım’ın pek çok farklı ürününden faydalanabiliyor. İşin bir de son kullanıcıya açılan, kişinin bu yatırımları yapmasına vesile olan ekranlar tarafı var. Biz de Öneriver olarak kurumların bireysel yatırımcılarının bu işlemleri daha iyi yapmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Bankalar, bireysel emeklilik şirketleri, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri gibi pek çok farklı finans kurumları ile beraber çalışıyoruz. Buradaki süreçleri iyileştirmek için ürünlerimizi ve hizmetlerimizi bu kurumlara sunuyoruz.
Sektörün geneline baktığımızda ise, Türkiye’nin hem Avrupa’dan hem de Amerika’dan pek çok noktada ileri olduğunu söylemek mümkün. Biz bugün Türkiye’nin büyük bankalarına veya yeni kurulan kurumlara baktığımızda, teknoloji bakımından ileride olduklarını görebiliyoruz. Özellikle grup şirketler olarak teknoloji ve yazılım işi yaptığımız için burada kurumlarla ne seviyede konuşabildiğimizi ve onların nelere hazırlıklı olduklarını, neler planladıklarını görebiliyoruz. Bu bakımdan da gerçekten ülke açısından çok gurur verici bir noktadayız.
Deneyim deyince işin içerisine birey dahil oluyor, dolayısıyla birey üzerinden giden bir konu üzerine konuşuyoruz. Bireysel anlamda yatırımcı deneyimi olarak Türkiye’de bir konfor var mı? Bu noktada siz bu konfor alanına nasıl yaklaşıyorsunuz?
Türkiye’de kurumlar ve son kullanıcılar teknolojik yeniliklere hızlı bir şekilde adapte olabiliyor, hatta yenilikleri direkt talep ediyorlar. Burada deneyim çok önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Kurumların kendi müşterilerinin yapay zeka alanında da neler yapılacağını kurumlardan talep ettiklerini, buradaki yenilikleri de oldukça fazla istediklerini görebiliyoruz. Temelde Öneriver’i kurmaktaki başlıca amaçlarımızdan bir tanesi buydu. Bugün baktığımızda yapay zekanın çok aktif bir konu olduğunu, çok ilgi çeken bir konu olduğunu görüyoruz. Biz de oradaki öngörümüzle, yapay zekayı kurumlara adapte etme ve yapay zekanın faydalarından yararlanma konusunda araştırma yapmıştık. Bu bağlamda da ilk adımlarımızı portföy optimizasyonu tarafında atmıştık. Bugün geldiğimiz noktada bankalar, bireysel emeklilik şirketleri ve portföy yönetim şirketleri olmak üzere toplamda on üç tane müşterimiz bulunuyor.
Bildiğimiz üzere günümüzde üzerimize doğru ya da yanlış, her türlü bilgi yağıyor. Şu anda sağlıklı düşünen bir yatırımcı yapay zeka, makine öğrenmesi, robo danışmanlık gibi konulardan ne beklemeli ve bunları nasıl kullanmalı?
Robo danışmanlık sistemleri belli bir çerçevede bireysel yatırımcılara hizmet veriyorlar. Bireysel yatırımcının bir robo danışmanlık sisteminden öncelikle beklemesi gereken şey kendisini doğru bir şekilde tanıması. Bu konuda şu anda ülkemizde müşterileri tanımaya yönelik farklı risk profil anketleri uygulanıyor ve müşteriler bu anketlere verdikleri cevaplar doğrultusunda risk seviyesine ve yaşına göre farklı gruplara alınıyor. Bunun üzerinden de kişinin yatırım yolculuğu başlıyor. Bu noktada, müşterilerin gruplandırılıyor olması tamamen aynı yatırım tercihleri olduğunu göstermiyor. Öte yandan, yatırımcının önünde kaç senesi olduğunu ifade eden yaş faktörü de kişinin yatırım kararını etkilediği için önem taşıyor. Ya da kişinin faiz tercihi, ilgisini çeken yatırım ürünleri, mal varlığı ya da bankalara olan borcu gibi faktörler de önemli. Dolayısıyla bu tip anketler üzerinden müşteriyi tanıdıktan sonra biz, robo danışmanlık hizmetimizle o müşteriye uygun portföy dağılımlarını uygun aralıklarla vermesini bekliyoruz. Bu noktada bizim müşteriden beklentimiz bu dağılımları incelemesi ve bunları uygulaması yönünde oluyor.
Anladığım kadarıyla kişiye özel bir hedef odaklılık söz konusu.
Doğru, ama şu anda ülkemizde bu hedef odaklılık konusunun tam olarak uygulanmaya alınmış olmadığını görüyoruz. Şu anda; müşteriyi tanıyalım, müşterimize uygun dağılımları gönderelim ve müşterimizin bunları uygulamasını sağlayalım şeklinde bakıyoruz. Bunun ardından da müşterilerin bugüne kadar uyguladıkları dağılımları ve elde ettikleri getirileri gösteren raporlama kısmı geliyor. Bir hedef koyma ve bu hedef doğrultusunda yatırım yapma, bir sonraki adımımızda yer alan bir konu. Bir diğer deyişle, insanlar ev almak, araba almak ya da bireysel emeklilik gibi farklı amaçlar için yatırım yapıyor olabilirler. Bu noktada insanların birden fazla hedef seçmesini sağlamak, ondan sonra da onlara bu hedeflerine dair nasıl yol aldıklarına ve bu hedeflerine ulaşıp ulaşamama ihtimallerine göre geri bildirimlerde bulunmamız gerekiyor. Bununla beraber aslında biz öncelikle bireysel yatırımcıya pek çok fayda sağlamış oluyoruz. Bunun temel nedeni de insanların duygusal olarak yatırımlarına daha çok bağlanmış olmaları oluyor. Bildiğimiz üzere bir yatırımda en önemli konulardan biri zaman, diğeri de sürekliliktir. Biz bir kişinin bir yılın on iki ayında sadece bir ya da iki ay yatırıma para ayırmasını istemeyiz. Dolayısıyla zamanı doğru kullanmak ve sürekliliği sağlamak gerekiyor. Yani burada bir yatırımcı çok iyi bir getiri elde etmezse o kişinin sisteme küsmemesi gerekiyor. Dolayısıyla biz, bir hedef belirlendiği ve kişiye bu hedef üzerinden raporlamalar yapıldığı zaman daha kapsayıcı ve bireysel yatırımcıyı da sürecin daha içine çeken bir yöntem olduğunu düşünüyoruz.
Örneğin, bir araba almak için yatırım yapan bireysel yatırımcının bu hedefine yönelik düzenli yatırım yapması, bu kişinin ödeme alışkanlıkları ve disiplini bakımından oldukça önemli bir veri olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bir banka açısından çapraz bir satış olanağı da ortaya çıkabiliyor. Bir diğer ifadeyle banka, söz konusu bireysel yatırımcıya daha avantajlı bir araba kredisi sunabiliyor. Bu kapsamda bu sistemin yalnızca bireysel yatırımcı açısından değil, kurumlar açısından da faydalı olduğunu söylemek mümkün. Bu tür deneyimsel farklılıklar sayesinde biz kurumların kendi yatırımcılarını daha da mutlu edebileceklerini ve yatırıma daha da fazla yöneltebileceklerini düşünüyoruz.
Bankaların her biri bankacılık yapıyor bildiğimiz üzere, ancak dünya geneline baktığımızda bankaları aracı kurum olarak kullanan milyarlarca insan var. Bu konuda bankalar farklılaşmalı mı? Örneğin işin içine yapay zeka, makine öğrenmesi gibi başlıkları dahil etmeli mi?
Türkiye’de yatırım fonları, bireysel yatırımcı tarafından giderek daha da çok rağbet gören bir yatırım enstrümanı. Ancak sektöre baktığımızda, bu noktada kurumların birbirlerinden farklılaşmalarının şart olduğunu görüyoruz. Özellikle bankalar ve emeklilik şirketleri tarafında BEFAS’ın da canlıya alınmasının ardından emeklilik şirketleri arasındaki rekabet gitgide artıyor. Yatırım fonu da, doğası gereği bir emtia ya da bir döviz aracı gibi farklı bankalardan farklı fiyatlarla alınamıyor. Fonların fiyatları günlük olarak belirleniyor ve her bankada bu fiyat üzerinden işlem görüyor. Öte yandan, vergi tarafında da bir farklılaşma olmadığından; bireysel yatırımcının x fonunu A bankasından almasıyla B bankasından alması arasında bir fark bulunmuyor.
Dolayısıyla da bu noktada, bankaların müşterilerine sundukları deneyim noktasında farklılaşmaları gerekiyor ve bankaların da bu tarafa ciddi bir şekilde yatırım yaptıklarını görüyoruz. Bence, bankalar teknoloji bakımından dünyanın kalanına kıyasla ortalamanın çok üstünde bir noktada yer alıyorlar. Halihazırda var olan iyi altyapının üzerinden bir şeyler inşa etmenin daha kolay olduğu göz önünde bulundurulursa, bankaların deneyim açısından birbirlerinden çok farklılaşabilecekleri de bir gerçek.
Biz Öneriver olarak ilk adımda, robo danışmanlık hizmetimizi farklı kurumlar üzerinden o kurumların müşterilerine ulaştırıyoruz. Ardından, bireysel yatırımcılara pazar yerleri sunuyoruz. Bu noktada bankaların iş birimleri ve teknoloji birimleriyle yaptığımız çalışmalar neticesinde yol kat ediyor, gelecekte de neleri daha farklı yapabileceğimiz noktasında fikir alışverişleri yapıyoruz. Hedef odaklı yatırım da tam olarak bu konulardan bir tanesi.
Ayrıca, özellikle son dönemde kurumların müşterilerini bilgilendirmeye yönelik videolar yayınladıklarını görüyoruz. Bir noktada, bireysel yatırımcının kararlarını kolaylaştırıcı ve onları farklı fonlara yatırım yapmaya teşvik edici bilgilendirmeler yapıyor ve diğer kurumlardan farklılaşıyorlar. Doğru bir teknoloji altyapısıyla bu tür farklılaşmaları sağlamak ve bireysel yatırımcıya daha da değer katmak oldukça mümkün.
Artık eskiye oranla indirim yapmanın ya da çok başarılı bir reklam yapmanın faydalı olmayabildiğini görüyoruz. Peki bu noktada insanların temel odaklandığı şey onlara doğru bilginin sunulması mı, şeffaf olunması mı, ya da daha fazlası mı talep ediliyor?
Kesinlikle en doğru bilgiyi sunmak ve şeffaf olmak önemli. Özellikle robo danışmanlık sistemlerinin tam da bu sebeple gelecekte daha da önemli hale geleceğini düşünüyorum. İnsanların, bunun gerçekten işe yaradığını ve onlara faydalı olduğunu anlaması için canlıya alındıktan sonra bir süre geçmesi gerekiyor. Bu noktada da müşteri ile iletişim sürecini doğru ilerletmek gerekiyor. Başta Amerika olmak üzere örneklerini görüyoruz; her zaman en yüksek getiriyi sağlayan robo danışmanlık sistemi en çok tercih edilen robo danışmanlık sistemi olmuyor. Burada önemli nokta, müşteri ile bunun iletişimini doğru yapmak ve onu içeride tutmak. Öte yandan, farklı deneyimler üzerinden müşteriyi daha kapsayıcı bir şekilde içeriye almak ve bir yerde müşterinin hayatının bir parçası olmak da yine çok önemli.
Günümüzde market alışverişlerini bile çok basit bir şekilde mobil uygulamalar üzerinden gerçekleştirebiliyoruz. Bu tarz entegrasyonlar, insanların “seamless” denilen, görüntüsüz ve bir yerde çok az işlem yapma metoduna alışmasına neden oluyor. Bu noktada “embedded finance”a değinmek isterim. Yakın gelecekte bir marketten alışveriş yapıldığı zaman, içinde o marketin hisse senedini barındıran bir fonu da yine kredi kartı ile satın almak mümkün hale gelecek. Bu tarz sistemler, basitleştirilmiş şekilde müşterinin çok da fazla işlem yapmasına gerek kalmadan yatırım yapmasını sağlayabilecek.
Son olarak da Türkiye’de özellikle Wealthtech alanında oldukça göz açıcı ve potansiyeli çok yüksek olan şirketler ve girişimler olduğunu görüyoruz. Hem İnfina Yazılım hem de Öneriver grup şirketleri olarak yakın zamanda da bu girişimleri destekleyecek bir yapıyı hayata geçirmek istiyoruz. Onunla ilgili haberleri de vakti geldiğinde paylaşıyor olacağız.
Son olarak, üniversite tercihleri çok yakın bir zamanda yapıldı, ancak üniversiteye giren kişilerin kariyerleri her zaman okudukları bölümle direkt ilişkili olarak devam etmeyebiliyor. Hatta okudukları bölüm içerisinde hem kendi bireysel yatırımları için, hem de kariyer yapmak için çok fazla seçenek arasında kaldıkları oluyor. Bu noktada sizce şu an odaklanılması gereken konu teknoloji mi, yapay zeka mı, yoksa öğrenciler artık birçok disiplini bir araya mı getirmeli?
Bence pek çok disiplin bir araya getirilmeli. Konu artık sadece üniversite de değil. Online olarak pek çok derse erişim mümkün. Biz, çok fazla paydaşın bir arada çalıştığı ve değer ortaya koyduğu bir yapıda çalışıyoruz. Dolayısıyla insanlar işin UI/UX veya yazılım ürün yönetimi kısımlarına odaklanıyor olabilirler. Bu noktada önemli unsurlardan bir tanesi, kişilerin hem finans, ekonomi hakkında hem de yazılım hakkında belli bir miktar bilgi sahibi olmaları gerektiği. Sektörde bu alanlara git gide daha da ihtiyaç duyulduğuna şahit oluyoruz. O bakımdan gençlerin de bu alanlara yönelmesinin hem kendi kariyerleri bir yerde hem de ülkemiz açısından çok faydalı olacağını düşünüyorum.